DEHB tanısı hakkında yanlış bilinenler, başta bu tanının adı yanlış
DEHB tanısı hakkında yanlış bilinenler, başta bu tanının adı yanlış
Günümüzde geçerli tıbbi paradigmaya göre hastalıkların bir şeyin eksikliğinden kaynaklandığını düşünmeye alışığız. Tiroidi olan insanlarda troid hormonu eksikliği, diabeti olan insanlarda insülin eksikliği olduğu gibi. Ama DEHB’de veya DEB’te sorun bu değil. Yapılan son çalışmalar, DEHB olan insanların epeyce dikkate sahip olduğunu gösteriyor. Bu yüzden saatlerce video oyunu oynayabiliyorlar hoşuna giden aktivitelerde günlerce dikkat sorunu yaşamadan ilgilenip sevdikleri online oyunlarda kendilerini kaybedebiliyorlar ya da ilginç buldukları aktivitelerde sonsuz dikkat gösterebiliyorlar. Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) bu tanının adlandırılması baştan yanlış yapılmış. Nedeni de çok basit. Gerçekte ortada bir dikkat eksikliği yok.
O zaman DEHB tanısı alan kimselerde sorunun kaynağı ne? Bozukluk aslında dikkati toplama ve belirli bir şeye yöneltebilmeyle ilgili. Yani dikkatin yönetimi ile ilgili. Dikkat gerçekte yönetici fonksiyonların en önemli elemanı olduğu için sorun doğal olarak eğitim çağında dikkat sorunu, eğitim çağı sonrasında da yürütücü fonksiyonlarda bozulmasıyla kendisini gösteriyor. Bu bozukluk genetik geçişli olduğu için DEHB’li çocuklarını getiren ebeveynlerden bu gibi sorular çok sık görülüyor. Tedavi pratiğimde ebeveynlere sürekli olarak DEHB’de gerçekte bir dikkat eksikliği olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Bu bozukluk daha ziyade dikkatin kontrolü ile ilgili bir sorundur.
DEHB konusunda hastalarla konuşurken sorunu dikkati toplama ve yöneltme açısından anlatmayı daha faydalı buluyoum. “Çocuğun dikkatini yönlendirdiği yer önemli. Dikkatini öğrencilik mesleğine mi? yaşadığı ev ortamının gereklerine mi? Yoksa sadece keyif veren aktiviteleri mi? Yönlendiriyor. Sorunun kaynağıda çözümün başlangıç noktası da burası.
Öğrencinin, okul başarı için dikkatini bir şekilde toplayıp yöneltebilmesi, bir dereceye kadar, dikkati keyif veren aktivitelerden uzaklaştırıp o kadar da çekici gelmeyen veya hemen sonuç alınmayan sorumluluk alanlarına yönlendirebilme iradesini göstermesi gerekiyor.
DEHB’nin tipini anlamak için, bozukluğun doğasını anlamak önemli. Hikâye dopaminle başlıyor. Dopamin nöronları, görece nadir olmalarına rağmen, beyindeki ödül merkezi başta olmak üzere bazı çok özel alanlarda kümelenmiş durumdalar. Bu kortikal (kabuksal) kısımlar, keyif verici şeylerin tetiklediği keyif verici duyguları üretmekten sorumlu nöral sistem olan dopamin ödül yolunu oluşturuyorlar. İster seks yapıyor, ister şeker yiyor, ister burundan amfetamin çekiyor olun, önemli değil. Bu şeyler bize coşku ve mutluluk veriyorlar. Çünkü beyindeki zevk veren yolları çalıştırıyorlar, bu bölgelerdeki hücreleri gıdıklıyorlardır.
Dopamini sadece bir keyif kimyasalı olarak karikatürleştirmek doğru ama eksik bir yaklaşım olur. Örneğin, çalışmalar dopamin ödül yolunun aynı zamanda insanlar iğrenç bir şey yemeye zorlandığında veya bir denek nefesini tuttuktan sonra soluk almaya çalışırken de aşırı ölçüde aktifleştiğini göstermiş. Bunlar son derece nahoş deneyimler olmasına rağmen dopamin nöronlarımız yine de nörotransmiter salgılıyorlar. Dopamin sırf bir keyif ve ödül kimyasalı değil, aslında dikkat ve yaşamsal motivasyonla ilgilidir. Dopaminin insandaki ana fonksiyonu dış dünyayı etkili şekilde değerlendirmemize yardımcı olmaktır. Dopamin algıladığımız şeylerin ve heyecan verici fikirlerin çokluğuna hızla bir değer biçmemize imkân verdiğinden, bu kimyasal bizim “nöral akçemiz” dir. Yani dopamin duyusal bilgiye bir fiyat etiketi takıyor; leziz, güzel şeylere yüksek değer biçiyor ya da acil bir vücudun dengesi için gerekli olan bir ihtiyacı anlayıp onunda fiyatlamasını yapıyor. İstediğimiz bir şey gördüğümüzde—ister çikolata ister su olsun—bu objenin sadece görüntüsü bile bir arzu dalgasını tetikliyor, bu da bizi eyleme geçmeye motive ediyor. Dünya imkan ve ihtimallerle dolu ve aralarında seçim yapmamıza yardımcı olan şey dopaminerjik dürtülerimizdir.
Daha fazla dopamin salınmasını tetikleyen bir duygu veya fikir fark edilir ve bilincimiz tarafından öncelikli olarak değerlendirilirmesi daha kuvvetli bir ihtimaldir. Yani frontal korteksimiz dikkati ona yöneltiyor. Dopamin, bize neyi fark etmemiz, neyi önemsememiz gerektiğini söylüyor.
DEHB’de problem dikkatin olmaması veya eksikliği değil. DEHB’li bireyler odaklanma gerektiren aktivitelere yine de kendilerini kaptırabiliyorlar, sorun ilgi eşiklerinin daha yüksek olması; bu da sıkıcı matematik dersine odaklanamazken neden World of Craft’ta tüm günü geçirebildiklerini açıklıyor. Ritalin, Concerta veya Atomoksetin gibi DEHB ilaçları sinapstaki dopamin miktarını artırarak iş görüyorlar. İlginç şekilde, bazı insanlar benzer bir yükselmeyi doğal bir şekilde yaşıyorlar: Çalışmalar, dopamin üretimini ve sinaptik kavşakta yıkımının kontrol eden genlerden COMT Val/Met polimorfizminin “dikkat becerilerindeki” farklılılları belirlediğini gösterdi. Yani daha fazla nörotransmiter daha fazla dikkat demek. Ne yazık ki frontal korteksteki dopamin aktivitesini artıran aynı mutasyonlar bizi aynı zamanda daha kaygılı ve acıya hassas yapıyor gibi görünüyor. Bu yolun ve etkilerinin tam olarak anlaşılması için daha epeyce çalışma gerektiğini söylemeye gerek yok. Yani DEHB ilaçları kimyasal kestirme yollar gibi işlev görüyor: Ortabeyindeki bu dopamin nöronları o kadar heyecanlanıyor ki—nörotransmiterler içinde yüzmeye başlıyor—dünya aniden aşırı ilginç ve frontal kortekste geçiş bileti olan fikirlerle dolup taşıyor. Matematikteki sıkıcı problemler bile artık aaa neymiş bakayım diye dikkat kesilecek bir şey haline geliyor. Bilmem kaç basamaklı bölme işleminin nöral akçesi artıyor, bu da sınıfta dikkatimizi gereken yere vermemizi kolaylaştırıyor. Burada bilinmesi gereken önemli nokta dikkatimizi aniden yükselten ilaçlar değil. Dikkatimiz zaten hep vardı. Aslında olan şey, bizim onu doğru yere yönlendirmemizi kolaylaştırmaları. DEHB’liler gerçekte dalgın ya da dikkatleri eksik değil, sadece akılları, dikkatleri başka yerlere çabuk giden kimseler.
Yetişkinlikte dikkatle ilgili sorunlar eğitim dönemi geçtiği için o kadar görünür olmaktan çıkıyor, yerini ise DEB’li kimselerde sebat bozukluğu, istikrarlı iş yapma bozukluğu, sabırsızlık olarak kendisini gösteriyor.